Vatan Gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici'nin yazısı |
Vatan Gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici'nin yazısı - TEYAK - Mutlu Tönbekçi,uçmakdere
|
Gündem: Uzak bir ülke ismi
Mutlu Tönbekici
- mutlu.tonbekici@gmail.com
Bütün çabalarıma rağmen gündem denilen şeye gelemiyorum sevgili tostlar.
Gündem, uzak bir ülke ismi gibi.
Gazeteleri okudum, internete dadandım fekat oxi.. Beynim bir adet teflon
tava. Hiçbir şey yapışamaz durumda. (bkz: teflon tava kişilikler vardır
bir de. Hiçbir şey yapışmaz onlara. Ne dersen de alınmaz, bozulmaz, akmaz,
kokmaz... Adamı deli ederler. Tersi: Alüminyum tava kişilik. Bunlara da her şey
yapışır. Hayatın tava pardon ruh tellemekle geçer.)
Marmara Adası’ndan sonunda- kendimi araklamayı başardım. Yanıma adalı
arkadaşım Nilgün’ü de alıp karaya ayak bastık. (bkz: Adayı kara görmemek)
Tekirdağ Barbaros Limanı’na iner inmez de batıya yönelip nefis bir Kuzey Marmara
turu yaptık.
“Aaa ne var orda?” demeyin. Zaten bizim Türkiye insanının en sinir olduğum
huyu budur. Bir yerin adı çıkmamışsa “aa ne var orda?” Bir zamanlar İzmir
ahalisi Alaçatı için de aynı şeyi diyordu. “Aaa ne var orda? Sarımsak almaaa mı
gidiyon?”, “Hayır evlere bakmaya gidiyorum. Çok güzel evler var..”
“Amaaan çok antikasın yani Mutlu” Ah keşke anam babam da antika olsaydı da
neredeyse bedava verdikleri zamanlarda bir evcik kapsaydılar Alaçatı’dan! (bkz:
eski evlerden “tiskinen” anne modeli. Cunda’dan da aldırmamıştı. Ah anne
ahhh..)
Evet ne diyordum. Tekirdağ Barbaros’tan sonra batıya gidince Kumbağ geliyor
ilkin. Deniz kenarından devam ederek Kumbağ’ı terkederseniz karşınıza bir milli
park kapısı çıkacak. Orada cins bir biletçi var. Sorduğun soruya başka bir
sorunun cevabını vererek hafif tertip bir Amerikan B klas
korku >filmi efekti yaratıyor.
“Bu yol nereye çıkıyor?”
“Yedi buçuk lira”
“Tamam da nereye çıkıyor?”
“Yol kötü. Asfalt istiyorsan dön geri..”
“Uçmakdere’ye gider mi?”
“Bir şey yok. İşte ağaç mağaç”
“Güzel mi?”
“Yedibuçuk lira”
Biletçinin cevaplarını birleştirip bir cümle kurduk ve o cümleden yola
çıkarak yedi buçuk lirayı bastırıp milli park yolundan devam
etmeye karar verdik.
Aaaa... Nefis bir yol çıkmasın mı! Orman bitiyor, ekili arazi çıkıyor,
tarlalar bitiyor, yumuşak yeşil tepeler başlıyor... Kimsecikler yok.. Araba
bozulsa kurda kuşa (ve serserilere) yem durumu.
Kıvrım büküm bir yolun bir virajında çok sevimli bir köy çıktı karşımıza:
Yeniköy. Nasıl bir manzarası var anlatılır gibi değil. Yarı terk durumunda.
Biraz gezinirken karşımıza Tekirdağ Yamaç Paraşütü Kulübü çıktı.
“Ne var orada?” diyenler, orada mısınız? Meğer Tekirdağ taraflarından da
yamaç paraşütü yapılabiliyormuş. Gittik yanlarına, kulüp kurucusu ve başkanı
Sadri Özel ile tanıştık. Çok sempatik bir insan. Bize çay ısmarladı, sohbet
ettik. Başka bir zaman uçmak üzere yeniden gelmeye söz verip devam
ettik..
Sonra Uçmakdere’ye geliniyor. Radikal’de yazan yazar romancı Gündüz Vassaf’ın
köşesinin ismi. Yıllar önce aynı yoldan geçtiğimde köyün tabelasını görüp çok
şaşırmıştım. O Vassaf beyin tahayyülü sanıyordum. Meğer köyünün
ismiymiş.
Eski evleri olan sevimli ve bol suyu olan bir köy.
Köylülerle çok komik bir sohbet yaptık.
Ah işte devam edince Hoşköy’e geliniyor ki Melen bağlarındaki keyfimizi de
yarın anlatırım..
Benim gündemim de deli dolu yollar işte... (bkz: beğenmeyen okumasın
orkestrası) http://haber.gazetevatan.com/gundem-uzak-bir-ulke-ismi/393885/4/Yazarlar/156
|
|
Etiketler :
Mutlu Tönbekçi,uçmakdere
|
|
|
|